qurfetüLgeyiq üy€ye beLa geLmes adm!n kızmadıKca adm!n ßeLa verm€s uy€ azmadıKca...! |
| | SAHABE-İ KİRAM'DAN KISSALAR | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
^qÜlS£Fa^ Admin
Mesaj Sayısı : 1085 Yaş : 30 Nerden : İstanbul Kayıt tarihi : 02/05/08
| Konu: SAHABE-İ KİRAM'DAN KISSALAR Çarş. Ekim 08, 2008 8:25 pm | |
| güzell kıssaları paylaşalım | |
| | | ^qÜlS£Fa^ Admin
Mesaj Sayısı : 1085 Yaş : 30 Nerden : İstanbul Kayıt tarihi : 02/05/08
| Konu: Geri: SAHABE-İ KİRAM'DAN KISSALAR Çarş. Ekim 08, 2008 8:28 pm | |
| İNSANI ALDATAN DÖRT KELİME Mevlâna Rumî Rahimehullah der ki: “Vakit keskin kılıç gibidir, ömrü kesiyor; O seni kesmeden evvel sen onu kes! Kalbî zikre devam et! Dilin kapılarını kapat! Kalbin zikirle konuşsun, dilin hikmetle sussun.. Huzur buluncaya kadar öyle ol, üstün zekâ sükût etmektedir. Az ye, az konuş, az uyu. Ameli bırakmak ne kötü bir hal. “İleride amel edeceğim” demek ondan daha beter bir haldir.”
İbn-u Ataullah İskenderî’den naklen Ebu Muhammed Eş-Şa’ranî: “Tüm insanlar dört kelime ile aldanmıştır:
EĞER Birisi, eğer zengin olsaydım ibadet ederdim der, Diğeri, eğer fakir olsaydım ibadet ederdim der, Öbürü, eğer genç olsaydım ibadet ederdim der, Başkası, eğer ihtiyar olsam ibadet edeceğim der. İşte dilin bir fenalığı budur.
NEDEN İlim oku! Neden okuyayım? Sus! Neden susayım? Konuş! Neden konuşayım? Nedenle beden tembel olur, nedeni bırak!
NASIL İbadet et! Nasıl edeceğim? Çalış! Nasıl çalışacağım?.
KEŞKE Keşke ben zengin olsaydım, hacca giderdim.. Keşke ölseydim, suç işlemeseydim.. Bunlar hep dil illetidir. İstikamet yolundan insanı çeviren sebeplerdir. Bunların tedavisi iki edepledir:
1-Ahireti dünyadan daha fazla tercih etmekle, tembellik zincirlerini koparmak ve kalbî zikretmek, 2-İşi zamanında yapmak, ertelememektir .. — Alintidir— | |
| | | ^qÜlS£Fa^ Admin
Mesaj Sayısı : 1085 Yaş : 30 Nerden : İstanbul Kayıt tarihi : 02/05/08
| Konu: Geri: SAHABE-İ KİRAM'DAN KISSALAR Çarş. Ekim 08, 2008 8:40 pm | |
| Ne Oldum Dememeli Ne Olacağına Bakmalı Zengin adamın biri yemek yiyordu, sofrasında pişmiş tavuk vardı. Bir dilenci gelip, kendisinden bir şey istedi. Dilenciye bir şey vermeyip, onu eli boş geri çevirdi. Adam çok mal ve servet sahibi idi.
Bir gün karısı ile arası açılıp, boşandılar. Karısı başka kocaya vardı. Kadının ikinci kocası yemek yerken bir dilenci ondan bir şeyler istedi. Sofrasında pişmiş tavuk bulunan adam karısına:
- "Pişmiş tavuğu alıp dilenciye verdi. Kadın dilenciyi görünce, kendisine yabancı gelmedi. Biraz düşündü ve ilk kocası olduğunu anladı. Durumu ikinci kocasına bildirdi.
İkinci kocası:
"Allah?a yemin ederim ki, o adamdan bir şeyler isteyen fakir dilenci ben idim. Allah da onun mal ve servetini alıp, bana verdi" dedi. | |
| | | **KroNİk öĞReNcİ**
Mesaj Sayısı : 309 Yaş : 30 Nerden : İst./Kadıköy Kayıt tarihi : 24/08/08
| Konu: Geri: SAHABE-İ KİRAM'DAN KISSALAR Perş. Ekim 09, 2008 10:51 am | |
| hmmm... güzselmiş.. teşekkürler | |
| | | GÜLsefa
Mesaj Sayısı : 24 Kayıt tarihi : 31/05/08
| Konu: Geri: SAHABE-İ KİRAM'DAN KISSALAR Çarş. Kas. 05, 2008 12:24 am | |
| Selmân-ı Fârisî (r.a) Medâyin’de vâli iken yanına iki kişi geldi.
— Sen Selman mısın? dediler. O da:
— Evet dedi. Sonra tekrar sordular:
— Sen Resûlüllahın ashâbından mısın? dediler. Selmân-ı Fârisî şöyle dedi: Bilemiyorum ki. Bu defa iki kişi şöyle dediler:
— Galiba biz yanlış geldik. Aradığımız sen değilsin.
Bunun üzerine Selmân-ı Fârisi:
— Aradığınız benim. Ancak henüz belli değil. Ben Resûlüllah’ı gördüm. Onun meclisinde bulundum, oturdum. Ancak kim onunla Cennete girerse onun ashâbından olur, buyurdu. | |
| | | ^qÜlS£Fa^ Admin
Mesaj Sayısı : 1085 Yaş : 30 Nerden : İstanbul Kayıt tarihi : 02/05/08
| Konu: Geri: SAHABE-İ KİRAM'DAN KISSALAR Paz Kas. 09, 2008 5:03 pm | |
| DOĞRULUK
Zalim bir vali vardı.Bu vali bir gün adamlarını göndererek Hasan Basri Hazretlerini yakalatmak istedi.O da bir vakit ders verdiği Habib-i Acemi Hazretlerinin kulübesine gelip saklandı.Valinin adamları gelip hışımla:
-Hasan Basri yi (r.a.) gördünmü? diye sordular.O gayet sakin:
-Evet dedi.
-Nerde?
-İşte şu kulübemde...
Adamlar kulübeye daldı, fakat bir türlü Hasan Basri Hazretlerini bulamadılar.Dışarı çıkınca tehdit edip :
-Ya şeyh, niçin yalan söylüyorsun? dediler.
-Ben yalan söylemedim dedi.Siz göremediyseniz benim suçum ne?
Tekrar girdi, aradı, fakat bulamadılar.Onlar gidince Hasan Basri Hazretleri :
-Ey Habib!Biliyorumki Rabb'im senin hatırına beni onlara göstermedi.Fakat yerimi niçin söyledin, hocalık hakkı yok mudur? dedi.Hazreti
Habib mahcub bir şekilde:
-Ey Üstadım!Sizi bulamamaları benim hürmetime değil, doğru söylediğimizdendir.Çünkü bilirsiniz ki, doğruların yardımcısı Allah'tır.Eğer yalan
söyleseydim, sizi de beni de götürülerdi dedi. | |
| | | uyku_çuvalı:)
Mesaj Sayısı : 915 Yaş : 30 Nerden : İst. /fatih Kayıt tarihi : 27/05/08
| Konu: Geri: SAHABE-İ KİRAM'DAN KISSALAR Çarş. Ara. 24, 2008 12:58 am | |
| KAYIP GERDANLIĞIN SIRRI
Hicretin üzerinden tam dört yil geçmisti. Uhud savasinin yaralari yeni yeni sariliyordu.
Tam bu sirada, müsrik olan Beni Mustalik kabilesinden bir haber sizdi: Medine'ye, müminler üzerine baskin hazirligi yapiyorlardi. Rasulullah s.a.v. Efendimiz hemen gerekli tedbirleri aldi, müminler ordusu toplandi, hareket emri verildi. Müminlerin annelerinden hangisi Efendimiz s.a.v.'e eslik edecekti? Kura çekildi, Hz. Aise r.a. validemize çikti. Bu seferde Efendimiz s.a.v.' le beraber o gidecekti.
Gidis-dönüs yaklasik bir ay süren Beni Mustalik Gazvesinde birçok ibretli hadise cereyan etmistir. Bunlardan biri, ibadet hayatimizla yakindan ilgili hikmetlerle dolu bir olaydi:
Dönüs yolunda, “Beydâ” denilen yerde mola verilmisti. Tam kalkilacagi sirada Hz. Aise r.a. validemiz gerdanligini düsürdügünü fark etti. Hemen Rasulullah s.a.v. Efendimiz'e haber verdi.
Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz, yola çikmaktan vazgeçti ve gerdanligin aranmasini emir buyurdu. Bütün aramalara ragmen gerdanlik bulunamiyordu. Deken vakit hayli ilerledi, karanlik basti. Efendimiz s.a.v.'in uykusu geldi, basini Hz. Ai se r.a. validemizin dizine koyarak uykuya daldi.
Bu beklenmeyen duraklama bazilarini rahatsiz etmisti. Üstelik civarda su da bulunmuyordu. Koca ordunun susuzluk problemi zaman geçtikçe artiyordu. Bütün bunlarin Hz. Aise r.a.'dan kaynaklandigi ortadaydi. Birkaç kisi, Hz. Ebu Bekir r.a.'a giderek kizindan dolayi durduk yere bunca sikintiya katlanmak zorunda kaldiklarindan sikayetlendiler .
Hz. Ebu Bekir r.a. çok üzüldü, dogruca kizina gitti. Kizginligini dile getirecekti ama yapamadi. Rasulullah s.a.v. Efendimiz'in onun dizinde uyudugunu gördü. Buna ragmen hafif bir sesle kizginligini ifade etti. Bir taraftan da eliyle sirtina vurup duruyordu. Hz. Aise r.a. validemiz ise Efendimiz'i rahatsiz etmemek için disini sikiyor, kipirdamamaya çalisiyordu.
Gece, karanligini sabahin isiklarina birakmaya basladiginda , Sahabe-i Kiram sabah namazina hazirlik telasina düstü. Su yoktu. Yapilabilecek bir sey de. Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz'in kalkmasini bekliyorlardi. Biraz sonra Efendimiz kalkti ve Cebrail a.s.'in henüz getirdigi ayeti okudu:
“Ey iman edenler! Namaz kilmaya kalktiginiz zaman, yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, baslarinizi meshedip, topuk kemikleri dahil, ayaklarinizi yikayin. Eger cünüp oldunuz ise boy abdesti alin. Hasta yahut yolculuk halinde bulunursaniz yahut da kadinlarla birlikte olmussaniz, su bulamadiginizda temiz toprakla teyemmüm edin. Yüzünüzü ve ellerinizi toprakla meshedin. Allah size güçlük çikarmak istemez; fakat sizi tertemiz kilmak ve size nimetini tamamlamak ister. Umulur ki sükredersiniz.” (Maide, 6)
Sonra Rasul-i Ekrem s.a.v., oracikta teyemmümün yapilisini ögretti:
Her iki el birden temiz topraga vurulup ileri-geri çekildikten sonra, su ile yikar gibi yüzün her tarafina sürülecek..
Sonra tekrar eller topraga vurulup önce sol el ile sag kol, ardindan da sag el ile sol kol dirseklere kadar meshedilecekti.
Yaninda su bulunmayanlar Efendimiz s.a.v.'in ögrettigi sekilde teyemmüm edip sabah namazini cemaatle kildilar.
Bu arada gerdanligin bulunma ümidi kalmamisti. Artik yola çikma zamaniydi. Herkes harekete geçerken Hz. Aise r.a. validemizin devesi de ayaga kaldirildi. Deve kalkar kalkmaz Hz. Aise r.a. validemizin sevinçle gözleri isildadi. Çünkü aksamdan beri aranan gerdanlik devenin kalktigi yerde duruyordu.
Hikmetlerle dolu bu olay karsisinda Ensar'in ileri gelenlerinden Üseyd b. Hudayr r.a., Hz. Aise r.a. validemiz hakkinda sunlari söylemekten kendini alamadi:
“Allah seni hayirla mükafatlandirsin. Allah'a yemin ederim ki senin basina gelen ve hoslanmadigin ne varsa, Allah o iste sana ve müslümanlara bir iyilik ikram etti. Ey Ebu Bekir ailesi, bu sizin ilk bereketiniz degil ki!” (Buharî)
MEHMET IŞIK
semarkand dergisi | |
| | | ^qÜlS£Fa^ Admin
Mesaj Sayısı : 1085 Yaş : 30 Nerden : İstanbul Kayıt tarihi : 02/05/08
| Konu: Geri: SAHABE-İ KİRAM'DAN KISSALAR C.tesi Ara. 27, 2008 8:47 pm | |
| BU YÜZ ÇİĞNENMEYE DEĞİL ÖPÜLMEYE LAYIKTIR Ebû Zerr Hazretleri anlatıyor:
Bir gün Bilal-i Habeşi ile sohbet ederken, bir mesele hakkında anlaşamayarak işi münakaşaya döktük. Bilal Hazretlerine:
Sen bundan ne anlarsın siyah kadının oğlu, diyerek hakaret ettim.
Hazreti Bilal bunu Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerine söylemiş, Resulüllah beni huzuruna çağırdı. Hemen Efendimizin huzuruna koştum. Peygamberimiz bana:
- Sen rengi siyah diye Bilal'i küçük görmüş ona hakaret etmişsin. Doğru mu?
Ben çok maçup olmuştum, utancımdan hiç bir şey söyleyemedim. Resulüllah devamla:
- Demek sende hala cahiliyyet devrinin adetlerinden eser var. Halbuki islamiyette insanın derisinin hiç bir ehemniyeti yok. İslamiyet ırk, renk, ve soy - sop farkını ortadan kaldırmıştır. Müslümanlıkta Allah'tan kim daha fazla korkarsa o öbüründen daha üstündür. Sen bu hali nasıl işledin? Buyurdular. | |
| | | ^qÜlS£Fa^ Admin
Mesaj Sayısı : 1085 Yaş : 30 Nerden : İstanbul Kayıt tarihi : 02/05/08
| Konu: Geri: SAHABE-İ KİRAM'DAN KISSALAR C.tesi Ara. 27, 2008 8:51 pm | |
| ŞEYTANI KAHREDEN DUA
Muhammed b. Vasi her sabah namazına müteakip şöyle dua ederdi.
" Allah'ım Sen bize bir düşman musallat ettin ki o ve maiyyeti bizi ve kusurlarımızı görür, fakat biz onu göremeyiz. Allah'ım, onu rahmetinden ümidini kestirdiğin gibi bizdende onu mahrum et. Afvından ümidini kestirdiğin gibi bizdende ümidini kestir. Rahmetinle onun arasını uzaklaştırdığın gibi bizimlede onun arasını uzaklaştır. Zira muhakkak ki senin gücün her şeye yeter sen her şeye kadirsin."
Bu zat bir gün mescide giderken şeytan karşısına çıktı ve; - Beni tanıdınız mı ? diye sordu Muhammed ; - Hayır bilemedim kimsiniz dedi İblis ; - Ben İblisim deyince Muhammed ; - Ne istiyorsun diye sordu İblis ; - Senden ricam şu istiazeni başkalarına öğretme, bende bunun karşılığı olarak sana dokunmam dedi. Muhammed b. Vasi ; - Andolsun ben bunu herkese öğretirim. Sende elinden geleni yap dedi. Melankolia.forumdan alıntıdır.. | |
| | | | SAHABE-İ KİRAM'DAN KISSALAR | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|