Lem Yelid'i deforme etmek kimsenin haddine değil, bizim de...
DUMAN
Türk Rock Müziği'nde hatırı sayılır bir hayran kitlesi bulunan Duman, dört yıl aradan sonra Duman 1 ve Duman 2 isimli iki albümle birlikte sevenlerinin karşısına çıktı. Toplam yirmi parçanın yer aldığı duble albümün kayıtları da 65 günlük bir çalışmanın ardından İrlanda'da hazırlandı.
Depresif müzik yapmadıklarını, tersine şarkılarında pozitif ve hayata dair mesajlar verdiklerini belirten Duman üyeleri "Türkiye'nin rock'ını yapıyoruz. Keşke bu stili dünyaya açabilsek!" diyorlar. Her ne kadar belli bir ideoloji ve akımın üyesi olmadıklarını söyleseler de albümde yer alan 'Rezil' isimli parça şimdiden internet formlarını hareketlendirdi bile. Şarkıda geçen 'Lem Yelid ve löp yutar' ifadesiyle İhlas Suresi ile dalga geçildiğini ve ateizm propagandası yapıldığını söyleyen dinleyicilerin tepkisine şaşırdıklarını belirten grup, "Orada eleştirdiğimiz şey dinin suiistimal edilmesi. Kimsenin haddine düşmez insanın dini ve inancıyla dalga geçmek. Konunun öznesi, ortada dönen bir tezgâhın olması. Burada fena olan bunu tespit edip ortaya koymak mı, yoksa bunu yapıp çıkar sağlayanlar mı fena? İhlas, anlamlı ve en güzel sûrelerden biri. Biz değerini bilmeden, farkında olmadan bir şeyler yapmıyoruz. Din adamı gönülden inanarak, iyilik ve güzellik içindeyse biz de onunla beraberiz. Lem Yelid'i deforme etmek kimsenin haddine değil, bizim de... Hepimiz Müslüman'ız." diyorlar.
TÜRKÇE ROCK STİLİNİ KEŞKE DÜNYAYA AÇABİLSEK!
Şu kriz ortamında 'Duman'ı üzerinde tüten iki albümü bir arada çıkarma fikri nereden çıktı?
Kaan Tangöze: Dört yıl oldu albüm yapmayalı. Baktık parçalar üst üste birikmeye başladı. 'Çok da zaman olmuş, bari dinleyiciye de sürpriz olsun' dedik. Satış kaygısı da internet döneminde çok olmadığı için konserlerde çalalım diye iki albümü birlikte çıkardık.
Duman'ın müzik tarzı için bir sürü tanım var: Arabesk rock, Seattle kırması, alternatif rock, Türk sanat müziği etkileşimli Türkçe rock, fasıl rock, gazel rock, efkârlı rock. Nesiniz siz? (Gülüşmeler)
Kaan: Özetle Türkçe rock diyoruz.
Bu bütün tanımları kapsıyor mu?
Kaan: Bahsettiğiniz her şey bizim güncel hayatımızda etkilendiğimiz müzikler. Her tarzın güzelini severek dinliyor ve etkileniyoruz.
Duman 1 ve Duman 2 albümlerinizde yer alan 20 şarkı çok değil mi? Bunda müziğinizi her tarzdan insana beğendirme arzusu mu saklı?
Batuhan Mutlugil: Biz kendi kafamızdaki müziği öncelikle ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Beğenenler ve beğenmeyenler olacaktır. Orasıyla fazla ilgilenmiyoruz ama insanlar konserlerimize geliyor, biz de mutlu oluyoruz.
Kaan: Gönlümüzden geçen herkesin dinlemesi...
Albümde damar parça diyebileceğimiz ne var?
Batuhan: Ona siz karar vereceksiniz.
Bence sizin karar vermeniz lazım. Klip yapacağınız zaman hangisini tercih edeceksiniz?
Batuhan: Klip yapacağımız zaman, öne çıkan parçalara bakıyoruz. İlla damar olması gerekmez.
Kaan: Ayrıca plak şirketinin ve menajerimizin de önerisi olabilir. Düşünüp strateji uyguluyoruz. Daha belli değil ama 'Dibine Kadar' olabilir.
Sizin soundunuzun temelinde depresif tonlar vardı ama bu double albümde baslar ve davul epeyce öne çıkmış, sözler zenginleşmiş. Müzikal anlamda bir değişiklik mi söz konusu?
Kaan: Blues bu albümde de yüksek aslında. Kayıtları İrlanda'da yaptığımız için soundda bas ve davulumuz maşallah büyük çıktı. (Gülüşmeler) Bu da bizi mutlu etti tabii. Hiçbir fark yaratmaya çalışmadık, ama sonucunda bazı farklar oluşuyorsa bu da iyi bir şey bizim için.
Ari Barokas: Doğal ilerleme oldu demektir bu.
Batuhan: Çocukluğumuzdan beri burada ne çalıyorsa onları dinlemişiz, onlarla beslenmişiz. Dinlediğimiz diğer müziklerle harmanlanıp yeni bir sound çıkıyor ortaya.
Kaan: Depresif müzik de yapmıyoruz aslında. Eski albümlerde öne çıkan parçalardan dolayı böyle bir algı oluşuyor olabilir ama albümlerde çok pozitif ve hayata dair şeyler söylüyoruz.
Albümü İrlanda'da yapmanızın önemi ne?
Kaan: Yurtdışında kayıtlar nasıl oluyor görmek istedik. Büyük bir stüdyoda, yabancı teknisyenlerle çalışarak tecrübe edinmek istedik. 65 gün sürdü kayıt aşaması.
Cengiz Baysal: Türkiye'de Türk sazları ve yaylıları çok iyi kaydedilir. Çünkü buranın geleneksel müziği olduğu için öyle bir rutin vardır. Dolayısıyla onunla çalışan mühendislerin de eli alışıktır. Rock müziği de biraz İngiltere, ABD gibi ülkelerde rutin olarak yapılan çalışmalar. Oturmuş bir çalışma rutinleri olduğu için bizim albümümüzün farkı da hissediliyor zaten.
Ne dinlemeden ve ne okumadan rock yapmak anlamsız?
Kaan: Dinlemek tabii biraz daha öne çıkıyor. Güzel ve kaliteli müzikler dinlemek her zaman güzel eserler ortaya çıkarmaya yol açar. Beatles, Led Zeppelin, Elvis, yurtiçinde de Cem Karaca, Erkin Koray gibi isimler oluyor. Son dönemlerde çıkmış ve bizi çok etkilemiş bir müzik yok.
Ari: Bu, her şeyin elektronikleşmesi ve bilgisayarlaşmasıyla ilgili. Bunun müziği geriye götürdüğü gerçek. Enstrümanlarımız hep akustiktir.
Kökünüzün ne kadarı bu topraklara ait?
Kaan: Kökümüz kesinlikle bu topraklarda tabii ki. Türkçe rock ve Türkiye'nin rock'ını yapıyoruz. Keşke dünyaya böyle bir stili açabilsek!
Mümkün değil mi bu? Zorluğu ne?
Kaan: Lisan bariyeri var en başta. Çünkü sözlü bir müzik olduğu ve sözlerle anlam kazandığı için dinleyen de sözlerle iletişim kuramadığı zaman yarım kalıyor. Biz de İngilizce parçalar dinledik, ama sözlerini anlamadıklarımız oldu, o hep bir eksikliktir. O yüzden maalesef dünyada birçok insan İngilizce albüm yapıyor.
Kaan: Keşke bütün dünya Türkçe konuşsa!
Cengiz: Avrupa'da %50'ye elli oluyor profil.
İngilizce albümünüz de olacak mı?
Kaan: Bestelerimiz var, bunları değerlendirmek istiyoruz. Konserlerimizden fırsat bulursak, bunu yurtdışında ya da burada çıkarmak istiyoruz. İki albüm olacak kadar İngilizce parçamız var, double bile olabilir. (Gülüşmeler)
Albüm kapaklarınızda dördünüzün fotoğrafı olurdu. Şimdi ise iki renkten başka bir şey yok... Tanındığınızı mı düşünüyorsunuz?
Kaan: Renklerin bir özelliği yok. Fotoğraf koymama nedenimiz ise 10 yılı geride bıraktık. Artık bizim tipimizi herkes biliyor. Müziğe konsantre bir kapak hazırladık.
Klasik Türk müziği de dinliyor musunuz?
Kaan: Türkülerimiz ve Türk sanat müziği beslendiğimiz kaynaklar. Âşık Veysel, Mahzuni, Münir Nurettin Selçuk dinliyoruz.
Ari: Türk müziği kendi içinde devasa bir okyanus. Biz daha ayağımızı suya değdirmemişiz.
Batuhan: Ben gitar yanında ney üflemeyi de biliyor olsam belki grupta kullanabilirdik. Denedik ama ses çıkmadı. (Gülüşmeler)
Şarkılarınızda politik söylemleriniz rock müziğinin geleneğinden ziyade bir şeyler söyleme ihtiyacınızdan mı kaynaklanıyor?
Kaan: Tabii ki kişisel bir tercih. Duygu ve düşüncelerimizi sadece çiçek-böcek olarak değil de fikirlerimizi ortaya koymak istiyoruz. Bizim için apolitik diyorlardı. Bu önyargıyı kırmak için yapmadık bunu. Türkiye'de herkes politik. Bir kutuplaşma var, kavga içerisinde insanlar.
Siz bu kavgayı körüklüyor musunuz yoksa bir uzlaşma mı öneriyorsunuz?
Kaan: Kesinlikle körüklediğimize inanmıyoruz, bunu da istemiyoruz. Politik parçalarımızda tamamen durum anlatımı var. Gördüğümüzü ve yanlış olanları aktarıyoruz. Belli bir ideoloji ve akımın üyesi hiçbir zaman olmadık, olmayız da!
Ama yine de 'ortada bir yanlış var' yok mu? 'Rezil' isimli parçayı dinleyince haliniz duman diye düşündüm. "Ortada bir dergah var / Devrilir başın yarar / Arkasında tezgah var / Lem yelid ve löp yutar" diyorsunuz. İhlas Sûresi'nde geçen "Lem yelid" ifadesinin ardından löp yutar demenizin amacı ne?
Kaan: Orada eleştirdiğimiz şey dinin suistimal edilmesi. Yani kendine menfaat sağlaması insanların. Ki bu, yıllardan beri Türkiye tarihinde her kesimin yaptığı bir şey. Formlarda İhlas Sûresi'yle dalga geçiyorlar diye alakasız konulara değinmişler. Kimsenin haddine düşmez insanın dini ve inancıyla dalga geçmek. Konunun öznesi, ortada dönen bir tezgâhın olması. Burada fena olan, bunu tespit edip ortaya koymak mı, yoksa bunu yapıp çıkar sağlayanlar mı fena? İhlas Sûresi, çok da güzel bir ayet. Sade ve en güzel ayetlerden bir tanesi. Biz değerini bilmeden, farkında olmadan bir şeyler yapmıyoruz. Ama orada konunun ayetle bir alakası yok. Din adamı gönülden inanarak, iyilik ve güzellik içindeyse biz de onunla beraberiz. Ama bunu söyleyip üstüne de bundan çıkar sağlıyorsa onun karşısındayız.
Cengiz: Teknik bir detay var orada. 'Lem Yelid'in arkasından gelen 'löp yutar' ifadesi tezgâhın fiili. Yani dörtlüğe bakarsanız, son iki dizede yıkılan dergâh, löp yutan tezgâhtır. Lem Yelid'le kesinlikle bağlantılı değildir. Şiirin yorumlanmasında hızla yapılmış yorumlar olabilir, ama Lem Yelid'i deforme etmek kimsenin haddine değil, bizim de haddimize değil.
"Ortada bir yanlış var / Yanlışı yapan yanar / Arkasında sandık var" ibaresi hemen AK Parti'ye karşı bir söylemi çağrıştırmıyor mu?
Batuhan: Kaç dönemde okursanız, kim iktidardaysa aslında sandık onun arkasında.
CHP'nin Kur'an kursu, çarşaf açılımlarını da bir istismar olarak mı görüyorsunuz
Kaan: Mesela, aynen. Ben de onu diyorum. Bunu illa AK Parti olarak görmemek lazım. Bu açılımı da eleştiriyoruz tabii ki.
'Ateş olmayan yerden duman çıkmaz' sözü gereğince, bazıları sizi ateizm propagandası yapmakla suçluyorlar sitelerde.
Kaan: Onu da duyduk. Onu öyle yazanlar ateizm propagandası yapıyorlar. Biz öyle bir şey yapmadığımızı biliyoruz zaten.
İnançlı mısınız?
Kaan: Hepimiz Müslüman'ız. Bir yabancı kalkıp zaten böyle bir şarkı yazmasın, biz kendi kendimizi eleştireceğiz. Bu işin içinde olmasak, Türkiye vatandaşı ve Müslüman olmasak böyle bir şeyi yazmaya hakkımız bile olmaz. Birbirimizi eleştirerek bir yere geleceğiz. Formlarda yazıldığı gibi algılanırsa çok çirkin yerlere gelir, böyle şeyler olsun istemiyoruz. Bunu tepki çekmek için de, gündem olmak için de yapmadık.
Hiç sıkılmıyor musunuz birbirinizden?
Kaan: Genelde çalarken beraberiz. Onun haricinde herkesin evinde kendi bir hayatı var.
Batuhan: Müzik yapmayı seviyorsanız enstrümanlarınızla birlikte yan yana olmanız gerekiyor. O da hep beraber ahenk yaratıyor. İnsan özlüyor her şekilde.
Türkiye'de birçok müzik grubu dağılmak için kurulur ya. Sizi ne dağıtır?
Kaan: Öyle hiç düşünmedik, ne toplar diye düşündük hep. (Gülüşmeler)
Batuhan: Bizim dostluğumuz müzikten öncesine dayanıyor. Önce dostluk, sonra müzik.
"Hepimiz bir hayvanız, insan olmak kavgamız" diye bir parçanız var. Ben "Estağfurullah" diyerek sözü size bırakayım. Öyle miyiz?
Ari: Ben öyle düşünüyormuşum ki öyle! İnsanlaşmaya çalışıyoruz bir şekilde. Ben evimde köpek besliyorum, bazen aramızda bir fark olmadığını görüyorum. Hatta bazen daha ileri olduğunu gördüğüm anlar var. Mesela kapı çalmadan o anlayabiliyor, ben anlayamıyorum. (Gülüşmeler) Kin yok, nefret yok... İnsanları ilkel bulduğumuzu söylüyoruz bu şarkıda. İçgüdüler, egolar, hırslar var.
Batuhan: Açlıktan insanların öldüğü bir dünyada insanlıktan bahsederken zorlanıyor insan.
Cengiz: Çabamız, zaaflarımızı yenip daha iyi insan olabilmek...
Şarkıda işaret edilen sonumuz ne?
Ari-Kaan: Toprak olmak...
Bitiyor mu toprak olunca her şey?
Ari: Onu toprak olmadan bilemiyorum.
Cengiz: Şarkılarda da işlenen şey, bu hayatta da bize bahşedilmiş cennet olduğu... Dünya üzerindeki diğer canlılara eziyet etmedikçe de bu dünya üzerinde de aslında cenneti yaşayabiliriz. Önemli olan, birbirimize karşı saygı duymamız ve sevecen olmamız.
s.zengin@zaman.com.tr ***
Müzik dışındaki tutkumuz futbol
Müzik dışında sizi birbirinize tutkuyla bağlayan şeyler neler?
Kaan: Spor mesela, futbol.
Halı saha mı, PlaySation mu?
Kaan: İzlemekten başlayalım. Biz Fenerliyiz, Ari Galatasaraylı. Eskiden halı sahada da oynardık, Batuhan'ın bacağı kırılınca jübilemizi yaptık. Turnelerde de PlayStation oynuyoruz.
Cengiz: Kayıtlarda basketbol merakımız da başladı. Stüdyodaki potada, kayıt aralarında boşta kaldıkça atıyorduk.
Kaan: Kayıt iyi olacak mı diye atıyorduk. (Gülüşmeler)
Potayı tutturamayıp da vazgeçemediğiniz parça oldu mu?
Kaan: Tutturana kadar atıyorduk yani.
Kaan, cep telefonu kullanmıyordu. Hâlâ dumanla mı haberleşiyorsunuz?
Kaan: Askerden sonra hayatıma girdi. Ev telefonuyla takılıyordum ama askerde yasak olunca insan ailesinin sesini duymak istiyor. O zaman aldım cep telefonu. İnternetim yok hâlâ...